20 Nisan 2012 Cuma

KORKU

Geleceğini önceden bildiğiniz anlar geldiğinde neden görmezden gelip yürüyemiyorsunuz? Önünüze çıkan ilk kum tanesini yolunuza konmuş bi kaya parçası olarak görmekten çekinmiyor vazgeçmek için bin bir yol arıyorsunuz. Silkelenseniz bi? Kim olduğunuzu hatırlasanız? Sizi siz yapan şeyleri. Etrafınıza bakıp yanınızda olmasını istediğiniz insanları mı görüyorsunuz sadece? Konu dönüp dolaşıp buraya geldiği için üzgünüm ama 'o'nu hatırlasanız? Sizinle sizin yolunuzda yürüyüp, hayatıyla size nasıl şekil verdiğini. Nasıl göründüğünü, nasıl koktuğunu, nasıl dans ettiğini ya da edemediğini, nasıl sevdiğini, onu nasıl sevdiğinizi, nasıl evet demeyi sevip hayır demekten vazgeçemediğini... Deniz paçalarınızı ıslattığındaki anı bir tek saniyeliğine de olsa aklınıza getirip gülümseseniz? Ya da sarhoş olup aradığı zaman aklınıza gelen tek şey sizi sevdiği olsa mesela. Diyorum ki hala sevmek için nedenleriniz olduğunu görüp hayatta bi adım geri atsanız, kazanacaklarınızın yanında kaybedeceklerinizin ne önemi kalır? Hala kazanabiliyorsanız tabi. Hayata karşı yapılabilecek tek hata karşı koymaya çalışmak. Ve bunu yaptığınızda da hayat, ölümün sadece fiziki anlamda dünyadan ayrılmak olmadığını hatırlatır. Siz gerçeklerden kaçıp kendi gerçekliğinizi yaratmaya çalışırken, yaşarken ayırır ruhu bedenden. Nefes alırken öldürür defalarca.

Bilen bilir, hayallerimin arasında sadece bir yaz tatili için bile olsa karaya ayak basmadan denizin üzerinde günler geçirmek var. Kuzeyin soğuk suları beni ne kadar korkutsa da, Titanik'in batışının 100. yıl dönümü her köşe başında karşıma çıksa da bu hayale doğru ilk adımımı korkmadan atmaya karar verdim. Bu saatten sonra arkamı dönüp gitmeye alışacak halim yok ya. Tek düşündüğüm sevdiğim insanların tamamını yanımda istiyor olmanın bencilce bir tarafının olup olmadığı.

Hiç yorum yok: