14 Nisan 2012 Cumartesi

Mavi balık üzerinde bir kız #2

Uyandım, saat 8buçuk. Çalışmam lazım.. Her şeye geç kalmış gibiyim.
Uyandım. Masamın başında bir iki ders notu, aldım elime, bir de kalem.
Başladım, yazmaya..
Neden?..sormaya gayret ettim.
Çünkü daha iki gün önce gördüm; "Neden?" diye sormadığım sürece hiçbir şey olamayacağım.
Bu ezberci mantık hep mi vardı bende? Düşünmeden kendimi alamadım. Gayret ettim, önümdeki formüllere, büyük fontlu yazıma yoğunlaşmaya gayret ettim. Kulağımda bir ezgi, aklımda kesilmeden su gibi akan düşünceler..
İnsanın kendisini hayalkırıklığına uğratması nasıl bir şey hiç bilmiyordum. Oysa ben kendimi pek çok kereler yüzüstü bıraktım.
Uzaktan nasıl göründüğümü biliyorum. Keşke olduğum gibi görünsem, ya da göründüğüm gibi-..
Ben şimdi teselliye muhtaç bir çocuk gibiyim. Yine iki yıl önceki gibi, ıslak köşelerimin birinde büzüşüp kalmışım. Uyuyakalıp da sabah dersine yetişememek gibi. Bir şeyler olmuş da, hayata yetişememişim.
Düşünceler, o kadar çok düşünce var ki, beni boğuyorlar artık. Eskiden bunu meziyet sanırdım. Şimdi resmen delilik olduğunu düşünüyorum. Filozoflar zamanı değil ki bu, her duyguyu yeniden keşfedeyim.
Sahi yıl kaç?.. Neler oluyor dışarıda?
Meral Okay'ın gidişini bile 1 gün sonra puslu gözlerimin ardından izledim ben. Birileri içeriye alınıyor, birileri dışarıda kalıyor. Bir şeyler TT oluyor. Hayat devam ediyor.
Sevmiyorum o çocuğu, aciz, savunmasız, güçsüz. Mızmız. Emek vermek istemiyorum ona. Neden verecekmişim ki? Hayatı hiç de kötü sayılmazdı. Hiç gerçekten büyük yükler altında kalmadı. İnanmıyorum ona. O daha hayatta hiçbir şey görmedi. Şimdi bile sanki hayatın sillesini yemiş gibi yazıyor bu yazıyı. Öncekileri.. Ve sonra da hep böyle olacak. Biliyorum.
Ben inanmıyorum o çocuğa. Sevemiyorum onu, soğuyorum gün geçtikçe. Yine bir aksilik çıkaracak, yine düşüp kalacak düz yolun orta yerinde!

Hiç yorum yok: