Genel olarak insanların müzik zevki ve müziklerden haz alma duygusu; küçük yaşlarda pop müzik,ortaokul yıllarında Türkçe rap, lise yıllarında yabancı pop,orta ve ileri yaşlarda Türk Halk Müziği ve Türk Sanat Müziği olarak belirmektedir. Ancak benim de içinde bulunduğum dönem olan üniversite yıllarında insanların bu düşünce yapısı çeşitlilik gösterir. Kimi üniversiteli metal ve rock türüne ilgi gösterirken,kimileri de tıpkı ileriki yaşlarda büyük haz duyarak dinleyeceği Türkçe halk ve sanat müziklerine ilgi duyar. “Zevkler ve renkler tartışılmaz” sözüne de dayanarak bunun çok normal olduğu kaçınılmazdır çünkü her müziğin kendine özgü,insanları kendisine bağlayıcı ve zevk uyandıracağı yönleri vardır. Bu yazımda, kendimi içinde hissettiğim bir müzik tarzı olan hard rock grubu Scorpions hakkında bilgiler vereceğim...
2.Dünya savaşından sonra birçok Alman genci gibi
Rudolf Schenker de kendi müzik zevkini,giyim tarzını ve daha birçok özelliğini Amerikan modasına göre uydurmaya başlamış, adeta yaşam tarzını ona göre şekillendirmiştir. Küçük yaşlarından itibaren ilgi odağı gitar ve müzik olmuştur.1960’lı yılların başında da Beatles grubu onun müziğe sevgisini daha da tetiklemiştir.1960’ların ortalarında da Rudolf, ailesinin de onayıyla müzik grubunu kurmaya karar vermiş, ve 1965 te Almanya’nın
Hannover şehrinde grubu resmen kurmuştur.Schenker grubun gitarist ve vokalistliğini üstlenirken, Karl Heinz Vollmer gitarda, Achin Kirchoff bas gitarda, Wolfgang Dziony ise bateride yerini almıştır.Grubun kurulmasından kısa süre sonra Karl Heinz ve Achin Kirchoff gruptan ayrılmış,yerlerine Rudolph Schenker'in kardeşi Michael Schenker ve Lothar Heimburg gelmiştir. Ancak Scorpions için en önemli olay kuşkusuz
Klaus Meine’nin vokalistlik görevini,grubu kuran Rudolf’tan devralmasıydı.1970’li yıllarda Batı Avrupa’da çok sayıda konser veren Scorpions artık tüm dünya tarafından tanınmaya başlamıştır.Gruba Ulrich Roth’un da katılımıyla albüm sayısı iyice artmaya başlamış ve rekor sayılarda satılmaya başlamıştır. Bu yükselişte dünyaca ünlü yapımcı Dieter Dierks ile çalışmalarının da büyük katkısı vardır.’ In Trance’ albümüyle Japonya’da en çok satan grup olma başarısını göstermeleriyle beraber grup, Avrupa’nın birçok ülkesinde de turne sayısını iyice arttırmıştır.Scorpions, aynı yılda kendi ülkeleri Almanya’da da yılın en iyi grubu seçilmiş ve artık onlar için Amerika’ya açılma vakti gelmişti. 1973'te Michael Schenker'in UFO'ya geçmesiyle topluluktaki sorunlar yeniden belirmeye başlamış ve grup kısa bir süre için dağılma aşamasına gelmiştir. Ancak grup üyelerinden Meine ve Schenker'in çabalarıyla bas gitara Francis Buchholz, bateriye da Jurgen Rosenthal'ın gelmesiyle tekrar faaliyete geçmiştir.

1975’te ilk kez Amerika’da turneye çıkan grup aynı yıllarda İngiltere’de de ‘the lion’s den’ sıfatıyla Liverpool’un efsanevi klubü Cavern’de çalmaya başlamış ve birçok müziksever tarafından heyecanla dinlenmiştir.Daha sonra sırasıyla ‘Virgin Killer’ ve ‘Taking by Force’ albümleriyle Almanya ve Japonya’da birçok ödül almışlar ve Ulrich Roth bu dönemden sonra gruptan ayrılma kararı almıştır. "Taken By Force" albümü Scorpions için çok başarılı satışlar çıkartmıştır ve "We'll Burn The Sky" ve "Born To Touch Your Feelings" parçalarının da bulunduğu bu son albümlerinin başarısıyla iyice cesaretlenen Scorpions, Japonya’da da konserler vermeye devam etmiştir.Bu arada da gruptan ayrılan Ulrich Roth’un yerini doldurmak için büyük çaba harcamışlar ve sırasıyla gitara Paul Chapman ve Matthias Jabs geçmiştir. Bu arada Scorpions'un konser albümleri olan "Tokyo Tapes" ve "Best Of Scorpions"u da piyasaya süren RCA Records ile bağlarını koparan grup, İngiltere'de Harvest(EMI), Amerika'da ise Phonogram/Mercury ile anlaşmıştır. 1979 yılında
piyasaya sürülen "Lovedrive" albümündeki parçalardan "Loving You Sunday Morning", "Always Somewhere", "Is There Anybody There?" ve unutulmaz bir şarkı olan "Holiday" tüm dünya tarafından dikkat çekmiş ve Scorpions en büyük başarısını bu albüme yakalamıştır.1981'de Scorpions rock müziğin zirvesinde yerini almıştı ki, vokalist Klaus Meine hastalanmış ve uzun süren tedavi süreci,çıkaracakları yeni albüm olan “Blackout’ u geciktirmiştir.Ancak Klaus’un dönüşüyle en kısa sürede çıkardıkları yeni albümleri "Blackout" ne kadar aceleye getirilmiş olursa olsun, adı rock tarihine altın harflerle yazılmış albümlerden biridir.’ No One Like You’ ve ‘You Give Me All I Need’ hit parçalar olmuştur. Grup daha sonra ‘Love At First Sting’ albümüyle müzik piyasasında çok beğenilmiş ve ’Bad Boys Running Wild’, ‘Rock You Like A Hurricane’, ‘Big City Nights’ ve unutulmaz ‘Still Loving You’ parçaları da hala unutulmaz parçalar olarak hafızalarda yerini koruyacak eserler olmuştur. Scorpions daha sonra ‘Savage Amusement’ albümü ve ‘
Rhythm Of Love’, ‘
Walking On The Edge' ve ‘
Believe In Love ’ şarkılarıyla listelerde yine en üst sıralara yerleşmiştir.Bundan sonra grup yaklaşık iki sene sessiz kalmış ancak sırasıyla çıkardıkları ‘Crazy World’ ve ‘Wind of Change’ albümleri ve bu albümdeki ‘Rhythm Of Love’ ve ‘Beleive in Love’ parçalarıyla yine müzik dünyasını sarsmaya devam etmiştir.’Crazy World’ Scorpions’un başarıyı kazanacağı son albüm olmakla beraber o dönemde grupta bazı ayrılıklar da olmuştur.Artık yapımcılarının eski albümleri tekrar piyasaya sürmeye çalışmaları da grubun dinleyenlerini bıktıran hamleler olmaya başlamıştır. 2010'da çıkardıkları ‘Sting in the Tail’ adlı albümlerinin birkaç yıl süren dünya turnesinin ardından dağılmıştır.
Scorpions’un çıkardığı şarkıların tarzı, grubun kurulmasından en iyi dönemlerini geçirmesine ve hatta dağılmasına kadar geçen sürede her zaman için ilgi çekici olmuştur ki bunu sağlayan da şarkılarında akılda kalıcı melodileri hard-rock tarzına çok iyi şekilde harmanlayabilmelerinden kaynaklanmaktadır.Scorpions bir efsanedir ve hiçbir zaman unutulmayacaktır.